Gecenin karanlığında hızlandı adımlarım. Sessizlik oldukça ürkütücü olmaya başlamışken, kalp atışlarım çınladı kulağımda. Yetişmem gerekiyordu, gözyaşlarımı incilere çeviren o yıldıza. Rüzgar, şiddetle destek olurken arkamdan, uçuştu keten elbisem. Ayaklarım dolandı birbirine. Serindi çimenler; koşmama gerek kalmamıştı artık. Rüzgar, bir yaprak gibi savurmuş bedenimi bu uçsuz bucaksız ovaya, beyaz elbisemle bir çiçek gibi yerleştirmişti. Gökyüzü, zihnimden daha aydınlıktı.
Biraz daha… Biraz daha karanlık…
Bir ışıltı sardı etrafımı, ürpertti ruhumun en ücra köşelerini. Buluttan bir otobüsün içinde buldum kendimi. Yolculuk nereyeydi? Gezindim gökyüzünü. Uçaklara el salladım. Benim olmayan yıldızlara dokundum. Yeryüzünde kalan birkaç anıya öpücükler gönderdim. Gri bulutların üzerinde seksek oynadım. Belki de birilerinin kayan yıldızı olmuş, saçlarıma birkaç dilek tutuşturulmuştu. Savurdum saçlarımı, diğer yıldızlara ulaştırabilmek için.
Benim yıldızım… Benim dileklerim… Onlar neredeydiler?
Aydınlığı gözümü alan, beni buraya çıkartıp ardından kaybolan, gözyaşlarımdan inci kolyeler yapıp boynumu süsleyen yıldızım… Neredeydi?
“Bir Yıldızın Peşinde” için bir yanıt
Ordan oraya savrulmuştu belkide..